HUBRİS (KİBİR) SENDROMU

Hubris (kibir) sendromu genelde siyasetçilerde görülen ve “Tanrısal Ego” olarak bilinen psikolojik bir rahatsızlıktır.

Genelde tekrarlanan seçim zaferleri sonrasında oluşan bir güç zehirlenmesi ile ya da diktatörlük eğilimi olan kişilerde ortaya çıkar.

İlk kez, Psikiyatrist David Owen ve Jonathan Davidson tarafından dile getirilen bu sendrom, 2010 yılında tıp dünyasının önemli dergilerinden biri olan Brain’de yayınlanmıştır.

Bu hastalarda; özellikle kurgulanmış kriz dönemleri, savaşlar ve ekonomik felaketler Hubris’in tetiklenip depreşmesine neden olmaktadır.

Hastalığa tanı koyabilmek için aşağıda sayılan 14 bulgudan en az üç tanesi mevcut olmalıdır.

1. Dünyayı, güç kullanımı yoluyla kendini yücelteceği bir yer olarak görür.

2. Öncelikle kişisel imajını geliştirmek amaçlı hareket etme eğilimi vardır.

3. Görüntüsü ve ifadeleri ile orantısız bir endişe içindedir.

4. Mevcut faaliyetleri ile ilgili konuşurken, bir mesih gibi yücelme eğilimi taşır.

5. Kendisini ulus veya kuruluşla bir tutar.

6. Konuşmalarında kraliyet ailesine özgü bir “biz” ifadesi kullanır.

7. Aşırı özgüven gösterir.

8. Kendisi için öteki olan grubu açıkça hor görür.

9. Diğer insanlar ya da iş arkadaşları gibi sıradan bir mahkemeye değil de sadece tarih ya da Tanrı gibi bir üst iradeye karşı hesap verebilir olduğu duygusunu taşır.

10. Tanrısal üst iradenin yargılamasında, haklı olacağına dair sarsılmaz bir inancı vardır.

11. Gerçeklik ile bağı kopmuştur.

12. Pervasız, tez canlı, vesveseli, huzursuzdur, dürtüsel eylemler sergiler.

13. Uygulamaların, sonuç ve maliyetlerinin dikkate alınmasını önlemek için, uygulamalarını ahlak, dürüstlük hakkında “geniş tasavvurlarına” dayandırır.

14. Planlı bir şekilde yıllar içinde yaratılmış olan cühelanın, içimizden biri diye verdiği destekle şişmiş ego ve aşırı özgüven, işlerin ters gidebileceği düşüncesinden yoksun, uygunsuz politikaları pervasızca oluşturmasına neden olur!

Hubris vakaları Emperyalizm için ülke işgallerinde kullanılan en önemli, en ucuz ve en kanlı silahtır. Öncelikle böyle kişi ya da kişileri hedef ülkelerin başına musallat ederler. Sonrada çeşitli yöntemlerle hastalığını depreştirip derinleştirir ve bir diktatör yaratırlar.

Hastalığı zamanla ilerleyen diktatör bir süre sonra kendiliğinden doyumsuz kibirli bir canavara dönüşür, halk müthiş baskılara maruz kalır.

Emperyalizm, hedef ülkede zulmü artırmak üzere her türlü dolaylı desteği verir. Terminal anı kollar ve sonunda canından bezmiş ülkeye kurtarıcı rolüyle gelip yerleşir. Denize düşmüş halk bu yılana sarılır ve kurtarıcısına destek verir. Emperyalist zihniyet diktatörü indirir, kendi yönetimini kurar ve bir daha da asla gitmez.

Mısır, Irak, Suriye, Libya vakaları bu durumun yakın coğrafyada dumanı üzerinde olan canlı örnekleridir.

Bu bir dolaylı işgaldir…

Dr. Vecdet Öz