KÜÇÜK PARTİ BÜYÜK PARTİ ALDATMACASI VE SİYASİ TEKELLEŞME GERÇEĞİ!

Değerli dostlarım,

Hepinizin malumu olduğu üzere tekelleşme, arz talep dengesini sadece bir kuruluşun kurduğu, her türlü ihtiyacı kendi sevkiyatında tuttuğu bir inhisar ya da diğer adıyla monopol sistemidir.

Geçmişte ticari rekabetin en önemli unsuru olan bu sistem, yıllarca kapitalizmin temelini oluşturmuş ve 1980’li yıllardan itibaren de yaşamın her alanında kullanılmak suretiyle küresel düzenin en önemli enstrümanı haline gelmiştir.

Şimdi diyeceksiniz ki “Hocam bunun siyasetle ne alakası var?”

Elbette ki var!

Tekelleşmenin günümüzdeki en önemli alanlardan biri de siyasettir.

Eğer ki bir ülkede siyaseti tekelleştirebilirseniz o ülkede yönetime ve dolayısıyla yaşamın her alanına hükmedebilirsiniz.

Ülkemizde 1980 sonrası kurgulanan siyasetin temel felsefesi budur.

Tekelciliğin birinci kuralı rakiplerin mücadele gücünü ve rekabeti yok etmekten geçer.

Bu kuralı siyasete tatbik etmek için hangi ülkeyi hedef almışsanız öncelikle o ülkenin siyasi hukuk düzenini tanzim etmeniz gerekir.

Tıpkı 80 sonrası ülkemizde yapıldığı gibi!

80 darbesiyle birlikte Siyasi Partiler Kanununun kodlarıyla oynanmış, parti içi demokrasi ortadan kaldırılmış ve lider sultası yaratılarak dış güdümlü tekelci bir siyaset imal edilmiştir.

Derhal büyük parti, küçük parti kavramı ortaya atılmış ve siyasi bir algı düzeni kurulmuştur.

Halkın içinden çıkan ve sermaye gücü olmayan partilerin yaşama hakkı elinden alınarak, “bu küçük partidir bundan bir şey olmaz, oyun boşa gitmesin en iyisi büyüklere ver” anlayışı tesis edilmiştir.

Yaşı müsait olanlar hatırlar;

Hemşerim ve aile dostumuz olan tiyatro sanatçısı rahmetli Ferhan Şensoy 1990 yılında sahneye bir oyun koymuştu.

Oyunun adı “Kahraman bakkal süpermarkete karşı” idi.

O tarihte zorunlu tüketim ürünlerinde başlatılan tekelleşme sürecini hicveden bu oyun, geleneksel bakkal kültürünün düzene karşı direnişini ortaya koymaktaydı.

80 sonrası devreye sokulan siyasi tekelleşme bana hep bu oyunu hatırlatır.

İsimleri ve ideolojik görünümleri farklı olsa da maalesef toplum olarak aynı güçlerin elinde tekelleşmiş ve her biri periyodik olarak cilalanıp “büyük parti” algısıyla önümüze sunulan kurgu siyaseti ağının içindeyiz.

Bir nal düşünün bir ucu kırmızı, diğer ucu yeşil lakin gövdeyi tutan el aynı. Bizlere gösterilen sadece tercih etmemiz gereken uçlardır.

Toplumsal beklentilere karşılık hale getirilen birçok parti farklı gibi görünse de maalesef bu tekelci yapının kontrolündeki birer kukladır.

Sergilenen ise son derece inandırıcı bir kayıkçı kavgasıdır.

Sürekli biri diğerini iktidara taşır lakin iktidara gelen hep aynı kişidir.

Geçmişte yaşayıp gördük!

Bu durum bize özel değildir, bizim durumumuzdaki birçok ülke için geçerlidir.

Ülkemizde beklentilere uygun olarak Atatürkçü, mikro milliyetçi, maneviyatçı gömlekler giydirilmiş bazı partiler aslında aynı tekele ait siyasi satellitelerdir.

Türkiye’de çoğu seçmeninin araştırmaya, bilgiye ve ölçmeye değil de öfkeye ve tepkiye göre oy kullanıyor olması tekelcilerin işini kolaylaştıran en önemli unsurdur.

Ticarette nasıl ki reklam ve algı önemliyse siyasette de durum böylesi bir temelin üzerine oturmuştur.

Siyasi tekelciler toplumun önüne koydukları siyasi partilere öyle büyük finansman ve medya gücü desteği vermektedirler ki halk tercihlerini yaparken bu algı yönetimiyle hareket etmektedir.

Hiç düşündünüz mü hazine yardımı almayan bir parti milyonlarca lirayı nasıl temin ediyor? Bana sakın bağışlarla demeyin çünkü 2022 itibarıyla siyasi partilere yapılacak bağış miktarı kişi başı yıllık 99 bin TL ile sınırlıdır.

Sadece bir harcamayı örnek vereceğim: Her birinin aylık kirası binlerce TL olan binlerce billboard nasıl finanse ediliyor dersiniz?

Genel Başkanı olduğum Adalet Partisi, tüm çabalara rağmen tekelci anlayışa mensup edilemediği için maalesef yıllardır kahraman bakkalın verdiği benzer bir mücadelenin içindedir. Üstelik her türlü tehdit, yıldırma ve cazip teklifler dahil.

(Tansu Çiller’in şahsıma yapmış olduğu teklif bunlardan sadece biridir).

Bu mücadeleden asla yılmayacağız ve yüzde yüz yerli ve milli bir siyasetin temsilcisi olmaya devam edeceğiz.

Ta ki millet ve milli basın mensupları bizi ve bizim gibi partileri fark edene kadar.

Tekelci partilerin görüntüsü büyük olabilir lakin bizlerin de yüreği büyüktür çünkü içi satın alınamaz büyüklükte bir Atatürk ve vatan sevgisiyle doludur.

Dr. Vecdet Öz