RAHMETLİ SÜLEYMAN DEMİREL'İ 98. DOĞUM YILDÖNÜMÜNDE RAHMET, ÖZLEM VE SAYGIYLA YAD EDİYORUM

Saygıdeğer Dostlarım,

9. Cumhurbaşkanımız, siyasi duayenimiz, milletin babası, mütevazı devlet adamı rahmetli Süleyman Demirel’i 98. doğum yıldönümünde rahmet, özlem ve saygıyla yâd ediyorum.

Bu vesileyle de hayat hikâyesini kendi anlatımıyla bugünün hatırasına sizlerle paylaşmak istiyorum…

Bu hikâye; İslamköy’ün kerpiç bir köy evinden Atatürk’ün Makamı Çankaya’ya uzanan onurlu bir köy çocuğunun medeniyet mücadelesidir…

***

“1934 yılını hatırlıyorum. Ümit ve bereket olan yeşil, o yıl köyümüze uğramamıştı. Bir yılın ekmeği, yeşilin içinde gizliydi. Ama 1934 kuraklık ve kıtlık yılı oldu. Köylü, çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın kız topluca yağmur duasına çıktık. Ben de onların arasındaydım. Büyüklerin dualarını, çocukların ise bağrışmalarını hiç unutmuyorum.

İşte o gün bugün kuruyan başağın arkasından gidiyorum. Kuruyan başak, Türk köylüsünün ümididir. Tane, dolmadan kurumuşsa, solmuş demektir. Çaresizliğe terk edilişinin işaretidir. Medeniyetçilik mücadelesine beni iten, köylünün o kış çektiğidir. Ailemizde, eli tutan herkes çalışırdı. Evimizdeki işimizin dışında oyun oynamaya pek vakit bulamazdık. Okula giderken, elimize bir de odun alırdık. Çünkü okulda yakacak yoktu.

Okul yolunda beni çok yoran bir çantam vardı. Çantam neredeyse benim boyum kadardı. Bir elimde odun, bir elimde koca çanta, ayaklarımda da çok büyük ayakkabılarla uzun yol yürür, okula ulaşırdım.

Bak şu kiremitleri görüyor musun? Cumhuriyet bu kiremittir. Şu göleti görüyor musunuz? Cumhuriyet işte budur. Bakın şu baraja, Keban’dır, biz yaptık. Bu Cumhuriyet’tir. Şu fabrikaya bakarsınız, orada Cumhuriyet’i görürsünüz. Cumhuriyet, çimentodur, kiremittir, fabrikadır, yoldur, barajdır, kalkınmadır, refahtır.

İşte ben bu odada kardeşlerimle yaşadım. Elektrik yoktu. Gaz lambasıyla okur-yazardık. Köy okulunu bitirdim. Ortaokul yoktu. Ortaokula gitmek için her sabah kilometrelerce yürür, kasabaya giderdik. Sonra Afyon Lisesi. Eğer bana Cumhuriyet nedir, diye sorarsınız. Size cevabım şudur: Cumhuriyet benim işte!

İslamköy’den çıkmış bir köylü çocuğunu Cumhurbaşkanı yapan, Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet budur.

Bunu Büyük Atatürk’e borçluyuz...”

Mekânı cennet olsun…

(Resim, her sözünde Atatürk’e yer veren Demirel’in siyasi yasaklı olduğu dönemde, etrafında bir avuç insanın kaldığı, yakın dostlarının dahi elini sıkmaya çekindiği, bu nedenle de Atatürk Havalimanı’nda bilakis elini öperek karşıladığımız tarihi bir ana aittir…)

Dr. Vecdet Öz